25 Ağustos 2010 Çarşamba

a love song for bobby long


ve evet gerçekten de yalnız bir avcıdır yürek

kelepir kitap satan tezgahların arasında zaar gibi gezindiğim depresif günlerin birinde denk gelmiştim filmin önemli rollerinde oynayan bu kitaba. sonrasında günlerce etkisinden çıkamadığım bir yabancılaşma ve anlam çatışması yaşadım. geçenlerde yine aklıma düşünce dedim ki nelere ilham olmuş bu kitap. internette gezinirken a love song for bobby long isimli filmde de bahsinin geçtiğini duydum ve filmi listeme ekledim. scarlett johansson'un da etkisi olmadı diyemem bu motivasyonumda. daha önce sinema emekçiliğini yazar olarak ifa eden  shainee gabel hanımın 2004 yılındaki ilk yönetmenlik denemesi olduğunu okuyunca beklentim düşmüştü filme dair. üstelik scientology ve görmemişlik gibi birçok referansı olan john travoltanın varlığı da tuz biber olmuştu.

neticede, en kötü ihtimalle 120 dakika boyunca güzel bir hanımı izlemiş olurum diye başladım filme. bitene kadar da tüm ruhumla filmin içinde kaldım. aslında hiç de hoşlanmadığım film içinde sürekli yazarlara atıfta bulunma durumu bile beni hiç rahatsız etmedi. bilakis metinlerarası bir güzellik oldu bile diyebilirim. alabama'ya, kaybolmuşluğa, pişmanlığa, naif kitaplara ve kırılgan şiirlere bir güzellemeydi bu film. 


bu kadar etkisindeyken yazacak çok da şey bulamıyorum. umarım devamı gelecektir. şimdi filmin en etkileyici sahnelerinden birinde geçen gerçek bir şairin mısraları...


''dost gibi gözüken düşmanım sana sesleniyorum:
sen, sen cebinde türlü hileleri olan..sen oradaki benim ihtişamlı dostum..
en utanç verici sırrıma sinsice baktın ve beni mahvettin!
tüm kalbimi çekicinin altına koyacak kadar sana güveniyorken..
yanlışlarını da doğruları kadar sevdiğim kafası şeytani bir bulutla kaplı dostum!
biz uzun sopalar üzerinde cambazlık yapan iki düşmanız.''

dylan thomas

Hiç yorum yok: